Bir savunma vasıtası olarak def’i en yalın anlamı ile, bir borcun doğmuş ve sona ermemiş; varlığını halen sürdürüyor olmasına rağmen borçlu tarafından bir hukuki sebebe dayanılarak ödenmemesidir. Bu tanıma rağmen borçlar kanununda ve ticaret kanununda def'i kavramı, itirazları da kapsayacak şekilde kullanılmıştır.Kanun koyucunun bu tercihi, doktrinde dar anlamda def’i ve genis anlamda def’i şeklinde bir ayırıma gidilmesine neden olmakla birlikte def'i kavramının tanımında kullanılan ifade dar anlamda def'iye tekabül etmektedir.Genis anlamda def'i ifadesi ise, maddi hukuka ilişkin tüm savunma vasıtalarını yani hem def'iyi hem de itirazı kapsayacak şekilde kullanılmıştır. Zira burada dikkat edilmesi gereken husus, inkarın da bir savunma olduğu,fakat inkar halinde borçlunun bir vasıtaya başvurmadığı ve davacının inkar edilen hususu ispat yükünü taşıdığıdır.Ve belirtmek gerekir ki kanunda geniş anlamda terminoloji kullanılması itiraz niteliğindeki bir savunma vasıtasını def'iye indirgemeyecek; itiraz için öngörülen hukuki nitelik ve düzenlemeler aynen geçerliliğini muhafaza edecektir.
Zamanaşımı maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olmakla birlikte önemli bir husus da ilk itiraz olmamasıdır.Davanın başında , süresinde verilecek cevap dilekçesinde veya sözlü yargılama yönteminde ilk duruşmada esasa girilmeden önce ileri sürülür. Dahası zamanaşımın daha sonradan ileri sürülmesi savunmanın genişletilmesi anlamına gelir ve bu da karşı tarafın izni olmaksızın geçerli değildir.
Peki unutma nedeni ile davanın başında ileri sürülmeyen veyahut sürülemeyen zamanaşımının durumu nedir? Bu noktada ıslah kurumu devreye girer ve daha sonra farkına varılan ‘’zamanaşımı savunmasının’’ daha sonra ıslah kurumu yardımı ile kullanılmasına olanak tanınır .